Hicran

Hicran

by Metin Yazar
Hicran

Hicran

by Metin Yazar

eBook

$4.44 

Available on Compatible NOOK devices, the free NOOK App and in My Digital Library.
WANT A NOOK?  Explore Now

Related collections and offers

LEND ME® See Details

Overview

Zindan günlerinde yapmaya başladığım ve hala terk etmediğim ve de terk etmeyeceğim şeylerden biri yazma işidir. Bundan söz açtı Hayrullah. “Şimdiler ne yazıyorsun?” diye sordu.
“Ben” dedim “Şu devrin mağdurlarını yazıyorum. Onlar hakkında yazılacak, anlatılacak o kadar çok şey var ki. Acılar henüz tazeyken insanlardan dinleyip kaleme dökmezsek acılar dindikten sonra ‘bir kötü fasıldı geçti gitti’ deyip konuşmazlar sonra.”
Hayrullah bir derin göğüs çekti; gözleri nemlendi; yüzü gölgelendi. “Hangi birini yazacaksın?” dedi. “Tarihte eşine rastlanmayacak büyük bir zulümdür yapılanlar. Mağduru değil bir, değil yüzdür. Milyonlardır. Bunların kimisi işkenceyle, kimisi boğazı kesilerek, kimisi polisten kaçarken bir binadan düşerek, ya da hicret yolunda okyanusların amansız dalgalarına, ya da Meriç’in insafsız akıntısına kapılıp boğularak vefat etti. Kaç dram ve kaç hikaye var biliyor musun?”
Bir sızı olup oturdu içime Hayrullah’ın anımsattıkları. Devrimizin muktedirleri ne kadar gaddarlardı ki kadına, çocuğa dahi acımadılar.
Karınca kadarınca ben de bir şeyler yazmıştım ve yazacaktım. Kalemimin kuvveti nispetinde anlatacaktım onları, olanları. Ben de birçokları gibi sussa mıydım? Herhalde zulme uğrayanlardan olmasaydım dahi, bir dilsiz şeytan olmayacaktım. Hele ki zulmü alkışlayanlardan asla!
Hayrullah’a “Haklısın” dedim “Binler, milyonlar mağdur var. Bunların hepsi tek tek anlatamam ancak bir kısmını hikayelerimin karakteri haline getirerek sürecin bazı cihetlerini ortaya koymaya çalışabilirim. Bu da kolay değil benim için ama denemekten ne zarar çıkar! Hikâyelerimle bir tek yüreğe dokunursam maksadıma vasıl olmuş sayarım kendimi.”
Çay her zaman olduğu gibi gerçek muhabbetlerin ortasındaki en önemli nesneydi. Bardaklar bir boşalıp bir doluyordu; boşalan bardakların yerini tavşankanı, mis kokulu çaylar alıyordu. Dilimizle muhabbet ettik, gönlümüzle muhabbeti sürdürdük. Her şeyi konuştuk. Neden sonra hatırladı Hayrullah “Fuat Abi vardı ya!” dedi “Hatırlıyorsun onu değil mi?”
“Hiç unutur muyum onu?” diye cevap verdim gözlerim fincan fincan açılarak. “Yedi metre yükseklikte üzeri dikenli tellerle çevrili beton duvarların üzerinden birbirimizle konuşmuştuk bağıra bağıra. Bir keresinde, küçük bir kutuya doldurduğum cacığı, ona ulaştırmaya çalışırken az kalsın gardiyanların kafasına boca oluyordu." “Onun bir gönül yarası vardı. Senelerce kanadı yüreği ve çok acısını yaşadı.”
“Hiçbir şey anlamadım” dedim. “Nasıl bir yarası!”
“Gönül yarası… Bir sevda uğruna neler çekti neler. İşte bunu yaz!.. Gerçi bu muharebe meydanında herkes canhıraş bir savaş verirken birinin kalkıp çiçekler dermesi gibi bir şey olacak ama yazılası bir yönü var...” dedi Hayrullah, çok enteresan bir olayı haber verir gibi başını salladı bir yandan.
“Bilmiyordum. Demek ki karısı gayrında sevdası olan bir başkası var ha!” derken hayretler içindeydim. “Bana hiç anlatmadı doğrusu”
“Yaşı biraz ilerlemiş ya, içinde aşk, sevda olan bir hadisenin onunla ilgili olarak anlatılmasından utanıyor biraz. Bu sebeple öyle herkese anlatıyor.”
Beni bir merak aldı. 'İki hatta üç eşli kocaların varlığının yadırganmadığı, hatta gıptayla bakıldığı bir sosyal yapı içinde Fuat abi neden utansın ve sevdasını saklasın.' diye düşündüm. Onun gibi varlıklı niceleri kendilerine haremler kurup, sayısız eş ve metresle gönül eğlenirken…
Ben daha sormadan anlatmaya başladı Hayrullah. O anlattıkça benim ilgim arttı. Bir süre sonra kendimi müthiş bir hikayenin içinde buldum.
Sonra bir yerde anlatmayı bıraktı Hayrullah. Bir sırrı ifşa etmişti. “Unuttum!” dedi. “Bunu kimseye anlatmayacağıma sözünü vermiştim Fuat ağabeye. Allah kahretmesin!” Canı pek sıkıldı.
Hiçbir hikayeci böyle bir konuya kayıtsız kalmazdı. Hele ki konusu aşksa! Fuat’ın sırrı sayılan hikâye zahmetsiz elde edilmiş bir gömü kadar kıymeti haizdi benim için. Bu sırrı sır vasfından çıkarmadan yazmanın bir yolu olmalıydı. Veya yazmak için ikna etmeliydim Fuat’ı...


Product Details

BN ID: 2940165990694
Publisher: Crab Publishing
Publication date: 12/22/2022
Sold by: Smashwords
Format: eBook
File size: 381 KB
Language: Turkish

About the Author

1976 yılında Van’da doğdu. Çiftçi bir babanın 12 çocuğunun en büyüğüdür. Çocukluğu ve gençliği köyde geçti. İlk, orta ve liseyi Van’da okudu. Maddi durum nedeniyle liseden sonra üniversiteye gidemedi. Özel sektörde çalıştı, devlet memurluğu yaptı. Memurluğu sırasında İktisat Fakültesi ve Adalet Yüksek Okulunu bitirdi.
1997 yılından başlayarak yerel gazeteler ve edebiyat dergilerine makaleler, denemeler yazdı. İki şiir kitabı yayımladı. Bir yıl boyunca yerel bir televizyonda yapımcılığını kendi yaptığı bir program sundu. 17-25 Aralık ve sonrasını anlattığı bir kitap çalışması, 15 Temmuz’dan sonra polis tarafından el konulan bilgisayarında yok edildi. Tutuklandı ve 7 yıl 6 ay hapse mahkûm oldu. Hapiste 19 roman, 2 günce, 4 şiir kitabı yazdı.
Yazarımız evli üç çocuk babasıdır.

From the B&N Reads Blog

Customer Reviews